Müjde Işıl – İki sene önce “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” ile En İyi Uluslararası Film dalında Oscar’ı Almanya’ya getiren Edward Berger, yeni filmi “Conclave/Konsey” ile bu sene de Oscar’da iddialı. Sekiz dalda Oscar’a aday olan yapım, En İyi Uyarlama Senaryo kategorisinin favorisi ki geçen ay Altın Küre’de En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandı.
Robert Harris’in 2016 tarihli ve aynı adlı romanından Peter Straughan tarafından uyarlanan “Konsey”, Vatikan’daki güç ve iktidar savaşlarını anlatıyor. Papa vefat edince yeni papayı seçmek için bir araya gelen kardinaller, Kardinal Lawrence’ın adil idaresi altında oluşturulmuş konseyde ‘kusursuz aday’ı belirlemeye çalışıyor. Film bize bu arayışın sonuçlarını tıkır tıkır işleyen bir hikâyeyle veriyor.
Karşımızda uhrevi bir atmosferde geçen politik bir gerilim var. Yeni papa değil de yeni Amerikan başkanı seçiliyormuş gibi… Kardinal Lawrence, akademisyen olmasının verdiği şüphecilik ve hakkaniyet ilkelerine göre seçim sürecini yürütmeye çalıştıkça farklı eğilimlerdeki meslektaşlarının karanlık geçmişleri teker teker ortaya dökülüyor. ‘İlk taşı günahsız olan atsın’ sözünün karşılığını yaşatıyor film. Foyası ortaya çıkan her adayın yoluna devam etmek istemesi ve Kardinal Lawrence’ın idealist dünyasında yalnızlaşması; politik ya da rutin hayatta yaşananlardan hiç farklı değil. Filmin senaryosu bir gerilim hikâyesi gibi seyirciye rahat nefes aldırmadan ve sürprizlere açık şekilde, boşluk bırakmadan ilerliyor. Finali de bu açıdan unutulmayacak türden.
Neredeyse tümü kapalı mekânda geçen “Konsey”; alan derinliğini, renkleri, ikonaları kusursuz şekilde kullanırken Kardinal Lawrence’ın sıkışmışlığını, yalnızlığını harika bir sinematografiyle resmediyor. Dolayısıyla ‘tiyatro gibi’ eleştirisini üzerinden silip atıyor kolayca. Lawrence rolünde Ralph Fiennes, Adrien Brody’nin “The Brutalist”teki holokost mağduru performansı olmasa muhtemelen ilk En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’nı kazanabilirdi ama yine çok iyi oynadığı bir rolde ödülü ıskalayacak gibi. Isabella Rossellini’nin kısa ama çok etkili oyunculuğu da filmin öne çıkanlarından.
Kalp kıran aksiyon
“Her Şey Her Yerde Aynı Anda” ile Oscar kazanıp küllerinden doğan Ke Huy Quan’ın, bu başarısından sonraki ilk iddialı filmi. “Love Hurts/Kırarım Kalbini”de emlakçılık yapan ama aslında bir tetikçi olan Marvin Gable’ı canlandırıyor. Geçmişi ortaya çıkınca eski günlerine geri dönmek zorunda kalıyor. Filmin yönetmen koltuğunda ise dublörlük kökenli Jonathan Eusebio oturuyor ve bu onun ilk yönetmenlik deneyimi.
More Stories
Rami Kütüphanesi, “Velhasıl Sanat Konuşmaları”na ev sahipliği yapacak
Turan Erol Anma Sergisi Armoni Sanat Galerisi’nde
Şakir Paşa Ailesi’nin istihbaratçı mensubu