Nüfus artışı ve yapılaşmanın baraj havzaları üzerindeki baskıyı artırdığını belirten İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa, “Eğer havzaları kaybedersek İstanbul’u susuz bırakırız” dedi. Başa, henüz bitmeyen Melen Barajı için çağrı yaptı; “Biz resmi yazılarla sürekli Melen’in elzem olduğunu yazıyoruz. Melen’den vazgeçmemiz mümkün değil” diye konuştu. Öte yandan Başa, İstanbul’daki şebeke suyunu içmenin iki şartını açıkladı.
Sözcü’den Şehriban Kıraç’a konuşan Şafak Başa, geçen yaz dönemini şöyle değerlendirdi:
“Yağışlı bir dönem de başladı ama işi tesadüfe bırakmıyoruz. İstanbul’da yılda ortalama 1 milyar 100 milyon metreküp (m3) su tüketiliyor. Büyük kısmını regülatörlerden karşılıyoruz. Genellikle barajların doluluk oranı üzerinden bir hesap yapılır ama İstanbul’da suyun büyük kısmı başka havzalardan transferlerle getiriliyor. Özellikle Melen ve Yeşilçay regülatörlerinden getiriliyor. Maalesef Melen projesi bitirilmediği için oradan istikrarlı su alamıyoruz. İstanbul’da günlük ortalama 3 milyon m3 su ihtiyacı oluyor. Bunun 1 milyon m3’ü Anadolu, 2 milyon m3 Avrupa yakasında tüketiliyor. 650 milyon m3’ü geçmiştir. Şu ana kadar su ihtiyacının yaklaşık yüzde 65-70’ini baraj dışı kaynaklardan kullandık. Böylece İstanbul barajlarındaki su seviyesini düşürmemeye çalıştık.”
“Melen Barajı mutlak surette bitirilmeli”
Başa, “Biz her gün Asya’dan Avrupa’ya 1 milyon 400 bin m3 su aktarıyoruz ve aradaki 600 bin m3’ü ise barajlardan alıyoruz. Sıkıntı ve stresin bir daha yaşanmaması için Melen Barajının mutlak surette bitirilmesi gerekiyor. Baraj su tutacak mı tutmayacak mı? Henüz net değil. Biz resmi yazılarla sürekli Melen’in elzem olduğunu yazıyoruz. Melen’den vazgeçmemiz mümkün değil” çağrısında bulundu.
“Eğer havzaları kaybedersek İstanbul’u susuz bırakırız”
Artık İstanbul’un yeşilini, doğasını, Kuzey ormanlarını, havzalarını korumamız lazım. Her nüfus artış, yoğunluk, her yapılaşma, baraj havzaları üzerindeki baskıyı arttırıyor. İSKİ olarak buna karşı büyük bir mücadele veriyoruz. Eğer havzaları kaybedersek İstanbul’u susuz bırakırız. Büyükçekmece’yi, Sazlıdere’yi korumaya çalışıyoruz. Bizim istemediğimiz bazı imar değişiklikleri yapılıyor. Biz bunlara dava açıyoruz.
“İstanbul’da musluktan akan su iki şartla içilebilir”
“Biz iddialıyız İstanbul’un suyu içilebilir. Ben içiyorum. Neticede kaynak suyu vermiyoruz. Suları ileri tekniklerle aratıyoruz. Sağlık Bakanlığı bizi denetliyor. Vatandaş şebeke suyu güvenle içilebilir, ama iki şartımız var; bir apartmanınızdaki kendi dahili depolarınız temiz olmalı. İkincisi eve gelen su tesisatının eski olmaması lazım. Yani eski bir yapıda paslı kanallardan su gelmemeli. Binanız yeniyse, deponuz temizse, şebeke suyun içmekte bir mahsur yok. Zaten bu sudan yemek yapılıyor, çay yapılıyor diş fırçalanıyor niye içilmesin ki.”